Hayat, bazen hiç beklemediğin bir anda seni sınar.
Bir sabah uyanırsın ve hiçbir şey dün gibi değildir.
Bir kayıp, bir kriz, bir hayal kırıklığı… Ve dünya, sen hazır değilken altından kayar gibi olur.
İşte tam o anda devreye giren şey: Psikolojik dayanıklılıktır.
Dayanıklılık Zannedildiği Gibi Sertlik Değildir
Dayanıklılık, düşmemek değil;
düştüğünde yeniden ayağa kalkmayı bilmektir.
Bazen ağlaya ağlaya, bazen içinden konuşa konuşa… Ama her seferinde kalkabilmek.
Bu, bir yetenekten çok bir alışkanlıktır.
Dayanıklılığı İnşa Etmenin Temelleri
“Güçlü ol” demek değil bu.
"Korkuyorum", "Çok üzgünüm", "Yoruldum" diyebilmek...
Çünkü bastırılan duygular zamanla yük olur.
Dayanıklı insanlar yalnız değillerdir.
Konuşacak bir dost, yanında duran bir aile, bazen sadece anlayan bir göz… Hepsi birer sığınaktır.
Bugün yataktan kalktın mı?
Dışarı çıkmak zor gelse de çıktın mı?
Bunlar küçük gibi görünse de psikolojik dayanıklılığın tuğlalarıdır.
Başımıza gelenleri değiştiremeyebiliriz, ama onlara yüklediğimiz anlamı değiştirebiliriz.
İşte bu, iyileşmenin başladığı noktadır.
Kırılmak Değil, Esnemek
Bir dalgayı düşün. Büyük bir kuvvetle sahile çarpar.
Ama o dalga kıyıyı şekillendirirken, geri de çekilir.
İşte psikolojik dayanıklılık da budur: Sertlik değil, esneklik.
Bizi kıran şeyler değil, onlara nasıl cevap verdiğimizdir.
Unutma: Zor zamanlar seni tanımlar gibi görünse de aslında seni görünür kılar.
İçindeki gücü fark etmeni sağlar.
Ve sen, düşündüğünden çok daha güçlüsün.
Yarın, bu içsel gücün bir başka boyutuna adım atacağız: "Kelimenin Gücü: Kendinle Nasıl Konuşuyorsun? – İç diyalogların etkisi.”
Pr. Uğur ÇAĞLAR
18/04/2025